28 Şubat 2011 Pazartesi

Doğan Impex Herstal

2 Comments

Aslında artık Türk Marketlerini çok kullanmıyoruz ancak çok bulunamayan bir şey olursa gidiyoruz, alıyoruz...Mesela hala kaşar ve beyaz peynir için ziyaret ediyoruz ya da sivri biber için...Pazar günü Herstal'deki Türk Marketi ne gittik, hem bize daha yakın hem de "bakkal" başlığının altına giremeyecek büyüklükte bir market burası...Arzu ettiğiniz her şeyi bulabiliyorsunuz.

Mesela bu gidişimizde kısırlık malzeme aldık, gerekli baharatların hepsini bulduk, pide aldık, irmik helvası aldık...Baktat, Tukaş ve Marmarabirlik gibi yöreye özgü markaları burada bulmanız mümkün...Kayınvalidemin favori salça markası Öncü bile vardı...Bir de o kadar çok yabancı vardı ki...Yani Türk marketi diye sadece Türkler alışveriş etmiyormuş buradan:)

Rue du Grand Puits 89 4040 Herstal

Ankara'da Kale Keyfi

0 Comments

Ankara Kalesinin çevresi eskiden harap haldeydi, insan gidip oralarda dolaşmaktan ürkerdi...Şimdilerde ise turistik açıdan çok önem verilen bir yer haline geldi, bir çok sergiye ev sahipliği yapan, sanata kucak açmış tarihi bir yer oldu adeta...Antika dükkanları, gümüşçüler ve tasarım dükkanları dolmuş, çevrelemiş oraları...Sizi eskilere götüren, iç acıtan bir yanı var oranın...

Geçen bir kaç yıl önce Aytül sayesinde keşfetme ve bol bol fotoğraf çekme fırsatı bulmuştum...Sonrasında Vol'u da bir çok kez sürükledim yanımda...Ben çok sevince, sanıyorumki her insan sevecek oraları, o eskilikten haz alacak:) Bir kaç gözleme ile Vol'u kandırıp götürsem bile, biliyordum orada bulunmaktan hoşnut olmadığını:)

Ama bu sefer amacımız vardı gitmek için, pikap alacaktık ve en önemlisi Vol'a karşı yalnız değildim:) Benim gibi incik boncuk teferruatlarla ilgilenen sevgili Ozi ve ekibimizin yegane üyesi Çağıl da geldi bizimle Kale'ye:) Çağıl son dakika kameralara yaptığı şov ile vicdanımızı zorladığı için bırakamadık O'nu:)
Önce Kirit Cafe'de kahvaltı ettik, sonra Pirinç Han'ı gezdik...Yapalak Ayşe'yi ziyaret ettik, bir kaç 45lik vee Kadir Amca(http://dergi.teskomb.org.tr/257/index2.asp?dp=s42)'dan pikap satın aldık, saolsun kendisi Müzeyyen Senar'ın "Kırmızı Gülün Adı Var" albümü ile kulaklarımızın pasını sildi attı, kısa bir şov yaptı küçücük dükkanda....İnsana "Amaan ne varsa eskilerde var" dedirten bu dükkan salladı bizi yahuu:) O şarkının ağırlığı omuzlarımızda, alnımızın çizgilerindeydi diyoruum:)















Bir kaç gözleme ile sonlandırdığımız turumuz aslında bu kadar kısa sürmezdi ama vaktin darlığı sebebiylee ce eee deyip uzaklaştık oradan, aklımız uğramadığımız dükkanlarda, karıştırmadığımız 45lik kutularında kalarak...

Sevgili Ankaralılar, gidecek olursanız Kale'ye.....
Kirit Cafe'de kahvaltı etmeden, oradaki Hayat mecmualarını karıştırmadan başlamayın Kale'yi gezmeye...Çengelhan'ı gezin, Pirinç Han'ı gezin, taş plakları mutlaka dinleyin, antikacılarda geçmişinizi arayın, benim gibi efkarlanın o eşyaların sahiplerini düşünürken...Yapalak Ayşe'de tasarım ürünlerine şööylece bakın, gümüşleri inceleyin çevredeki gümüşçülerde...Bolca baharat kokan sokakları geçerek Gromofon Cafe'de bir kahve ile sonlandırın Kale'yi ya da tahinli bi gözleme yiyerek veda edin, orası size kalmış:)

Ayşe Kulin'in dürbününden bakarsak...

0 Comments

Her kitabını okuduğum bu bayan şimdi kendi hayatını anlatıyor, zaten tüm ailesini tanıyoruz o yüzden şahıslar hakkında bir bilinmezlik, bir kafa karışması yaşamıyorsunuz:) Ayşe Kulin'in yaşamı 40lı yıllarda başlıyor, o yıllardan 80li yıllara kadar yaşadığı, tanıklık ettiği olayları ,ki bunların bir çoğu Türkiye için önemli mevzular, kendi bakış açısı ile yansıtmış bizlere...Ben çok beğendim, tavsiye ederim:)

Rabbim "Liva Sufle" dedi:)

0 Comments

Sufle'nin Avrupa'da daha yaygın olacağını düşünüyorsunuz değil mi? Hiç öyle değil!!Buralarda yok... Bende aklıma Marmelatte'de sufle yemeyi koymuştum ancak kapanmış orası:( Yıkıldım tabii :)) Sonra Liva'da yedik suflemizi, yarım saat beklemek gerekiyordu ama kalabalık gidince muhabbete dalıp unuttuk zamanı:) O yüzden bu upuzuun vakit nasıl geçti anlamadık:)

Liva sufle konusunda başarılı amaaa ılık ılık fıstıklı baklava da yiyebilirsiniz oraya kadar gitmişken:) Şirketimizin en çok, her kutlamada sipariş edilen ve afiyetle yenilen Liva fıstıklı baklava aktivitesini özleyeceğim:)) O tereyağ kokusu kübiklerimizi dolaşııır, siz farkında olmadan baklavanın membasına yol almış bulursunuz kendinizi:):)

Bu bir "Sufle" yazısı olacaktı :))Baklava dan daha çok bahsetmişim, neysee....:)












Döndüm ben :)

0 Comments

Döndük:) İki hafta süren Türkiye serüvenimiz sonucunda anladım ki, bizim memleketimiz burası olmuş, Tongeren!...Şaka değil, gerçekten böyle düşünüyorum...Ya da evimizi özledik bir şekilde, artık düzenimizi burada kurduk:)Altı ay yetmiş, artmış bile bunları hissetmek için:))

Türkiye'de ilk haftamı Bandırma'da geçirdim. Annemlerle hasret giderdim...Özlediğim şeyleri yapmaya gayret ettim:) Dost ve akraba ziyaretlerinde bulunduk; kimisi içimi acıttı, yüreğimi burktu:( Yaşlılıkla başı dertte olan sevdiklerimi, bu denli yıkılmış görmek beni alt üst etti...








Annem ve teyzemle Bursa'ya gittik, keyiflenip döndük evimize...

Diş sorunlarıma geçici çözümler aradım bu süreçte...

"Meşhur İskender Buyruuvn" da iskender yedim, denizin bir adım ötesindeki çay bahçelerinde kahvaltılar edip çaylarımızı yudumladık sevdiceğim anneciğim ile...

Aldığım küçücük hediyeler ile şirin ailemin mutlu olmasına tanıklık ettim:)

Sonra Ankara'ya yolculuk başladı, bizim evdeki zeytinyağlı yaprak sarması trendini tee Ankara'lara taşıdım:)

Aylintom ile buluşup, gelinlik sorunsalını çözdük:) Şirin ve yaratıcı doğum günü hediyesi(http://melegineli.blogspot.com/2011/01/el-uretimi-kisiye-ozel-kukla-hediye.html) ile beni benden alan sevgili dostum Aylintom ile bu sefer çok çok gezip, beraber vakit geçirdik:)














Çağıltom'un konuşkan hali ile tanıştık bu gelişimizde...Bizi çok güldürdü:) Her sabah minik ayakları ile yanımıza koşması aklımdan çıkmıyor:)





Siblerin yeni evlerini görmeye gittik, tam da o esnada sürpriz bir doğum günü ile karşı karşıya kaldım, çok hoşuma gittiii:)















Dünyaya gözlerini yeni açan şirin Nilda ve ailesini ziyaret ettik...

Suşi'yi görmeye gittik, soğuk bakışları ve hırçın tavırları ile biraz kırıldık ve artık ailesi olmadığımızı acı şekilde idrak ettik:(

Sevgili şirketime sonunda veda ettim ve çalışma arkadaşlarım ile yine eski günlerdeki gibi bir kaç gün geçirme fırsatı buldum:(

Ankara'da sevdiklerimizle, sevdiğimiz yiyecekler eşliğinde bolca vakit geçirdik işte:) Biraz oltucu, biraz Konyalı derken şişkin göbeklerimiz ile ayrıldık Türkiye'den...

Şimdi yokluğumuzda buz gibi olan evimizi ısıtıp, looş ışıklarda yorgunluğumuzu atma çabası içerisindeyiz:)

28 Şubat 2011 Pazartesi

Doğan Impex Herstal

Aslında artık Türk Marketlerini çok kullanmıyoruz ancak çok bulunamayan bir şey olursa gidiyoruz, alıyoruz...Mesela hala kaşar ve beyaz peynir için ziyaret ediyoruz ya da sivri biber için...Pazar günü Herstal'deki Türk Marketi ne gittik, hem bize daha yakın hem de "bakkal" başlığının altına giremeyecek büyüklükte bir market burası...Arzu ettiğiniz her şeyi bulabiliyorsunuz.

Mesela bu gidişimizde kısırlık malzeme aldık, gerekli baharatların hepsini bulduk, pide aldık, irmik helvası aldık...Baktat, Tukaş ve Marmarabirlik gibi yöreye özgü markaları burada bulmanız mümkün...Kayınvalidemin favori salça markası Öncü bile vardı...Bir de o kadar çok yabancı vardı ki...Yani Türk marketi diye sadece Türkler alışveriş etmiyormuş buradan:)

Rue du Grand Puits 89 4040 Herstal

Ankara'da Kale Keyfi

Ankara Kalesinin çevresi eskiden harap haldeydi, insan gidip oralarda dolaşmaktan ürkerdi...Şimdilerde ise turistik açıdan çok önem verilen bir yer haline geldi, bir çok sergiye ev sahipliği yapan, sanata kucak açmış tarihi bir yer oldu adeta...Antika dükkanları, gümüşçüler ve tasarım dükkanları dolmuş, çevrelemiş oraları...Sizi eskilere götüren, iç acıtan bir yanı var oranın...

Geçen bir kaç yıl önce Aytül sayesinde keşfetme ve bol bol fotoğraf çekme fırsatı bulmuştum...Sonrasında Vol'u da bir çok kez sürükledim yanımda...Ben çok sevince, sanıyorumki her insan sevecek oraları, o eskilikten haz alacak:) Bir kaç gözleme ile Vol'u kandırıp götürsem bile, biliyordum orada bulunmaktan hoşnut olmadığını:)

Ama bu sefer amacımız vardı gitmek için, pikap alacaktık ve en önemlisi Vol'a karşı yalnız değildim:) Benim gibi incik boncuk teferruatlarla ilgilenen sevgili Ozi ve ekibimizin yegane üyesi Çağıl da geldi bizimle Kale'ye:) Çağıl son dakika kameralara yaptığı şov ile vicdanımızı zorladığı için bırakamadık O'nu:)
Önce Kirit Cafe'de kahvaltı ettik, sonra Pirinç Han'ı gezdik...Yapalak Ayşe'yi ziyaret ettik, bir kaç 45lik vee Kadir Amca(http://dergi.teskomb.org.tr/257/index2.asp?dp=s42)'dan pikap satın aldık, saolsun kendisi Müzeyyen Senar'ın "Kırmızı Gülün Adı Var" albümü ile kulaklarımızın pasını sildi attı, kısa bir şov yaptı küçücük dükkanda....İnsana "Amaan ne varsa eskilerde var" dedirten bu dükkan salladı bizi yahuu:) O şarkının ağırlığı omuzlarımızda, alnımızın çizgilerindeydi diyoruum:)















Bir kaç gözleme ile sonlandırdığımız turumuz aslında bu kadar kısa sürmezdi ama vaktin darlığı sebebiylee ce eee deyip uzaklaştık oradan, aklımız uğramadığımız dükkanlarda, karıştırmadığımız 45lik kutularında kalarak...

Sevgili Ankaralılar, gidecek olursanız Kale'ye.....
Kirit Cafe'de kahvaltı etmeden, oradaki Hayat mecmualarını karıştırmadan başlamayın Kale'yi gezmeye...Çengelhan'ı gezin, Pirinç Han'ı gezin, taş plakları mutlaka dinleyin, antikacılarda geçmişinizi arayın, benim gibi efkarlanın o eşyaların sahiplerini düşünürken...Yapalak Ayşe'de tasarım ürünlerine şööylece bakın, gümüşleri inceleyin çevredeki gümüşçülerde...Bolca baharat kokan sokakları geçerek Gromofon Cafe'de bir kahve ile sonlandırın Kale'yi ya da tahinli bi gözleme yiyerek veda edin, orası size kalmış:)

Ayşe Kulin'in dürbününden bakarsak...

Her kitabını okuduğum bu bayan şimdi kendi hayatını anlatıyor, zaten tüm ailesini tanıyoruz o yüzden şahıslar hakkında bir bilinmezlik, bir kafa karışması yaşamıyorsunuz:) Ayşe Kulin'in yaşamı 40lı yıllarda başlıyor, o yıllardan 80li yıllara kadar yaşadığı, tanıklık ettiği olayları ,ki bunların bir çoğu Türkiye için önemli mevzular, kendi bakış açısı ile yansıtmış bizlere...Ben çok beğendim, tavsiye ederim:)

Rabbim "Liva Sufle" dedi:)

Sufle'nin Avrupa'da daha yaygın olacağını düşünüyorsunuz değil mi? Hiç öyle değil!!Buralarda yok... Bende aklıma Marmelatte'de sufle yemeyi koymuştum ancak kapanmış orası:( Yıkıldım tabii :)) Sonra Liva'da yedik suflemizi, yarım saat beklemek gerekiyordu ama kalabalık gidince muhabbete dalıp unuttuk zamanı:) O yüzden bu upuzuun vakit nasıl geçti anlamadık:)

Liva sufle konusunda başarılı amaaa ılık ılık fıstıklı baklava da yiyebilirsiniz oraya kadar gitmişken:) Şirketimizin en çok, her kutlamada sipariş edilen ve afiyetle yenilen Liva fıstıklı baklava aktivitesini özleyeceğim:)) O tereyağ kokusu kübiklerimizi dolaşııır, siz farkında olmadan baklavanın membasına yol almış bulursunuz kendinizi:):)

Bu bir "Sufle" yazısı olacaktı :))Baklava dan daha çok bahsetmişim, neysee....:)












Döndüm ben :)

Döndük:) İki hafta süren Türkiye serüvenimiz sonucunda anladım ki, bizim memleketimiz burası olmuş, Tongeren!...Şaka değil, gerçekten böyle düşünüyorum...Ya da evimizi özledik bir şekilde, artık düzenimizi burada kurduk:)Altı ay yetmiş, artmış bile bunları hissetmek için:))

Türkiye'de ilk haftamı Bandırma'da geçirdim. Annemlerle hasret giderdim...Özlediğim şeyleri yapmaya gayret ettim:) Dost ve akraba ziyaretlerinde bulunduk; kimisi içimi acıttı, yüreğimi burktu:( Yaşlılıkla başı dertte olan sevdiklerimi, bu denli yıkılmış görmek beni alt üst etti...








Annem ve teyzemle Bursa'ya gittik, keyiflenip döndük evimize...

Diş sorunlarıma geçici çözümler aradım bu süreçte...

"Meşhur İskender Buyruuvn" da iskender yedim, denizin bir adım ötesindeki çay bahçelerinde kahvaltılar edip çaylarımızı yudumladık sevdiceğim anneciğim ile...

Aldığım küçücük hediyeler ile şirin ailemin mutlu olmasına tanıklık ettim:)

Sonra Ankara'ya yolculuk başladı, bizim evdeki zeytinyağlı yaprak sarması trendini tee Ankara'lara taşıdım:)

Aylintom ile buluşup, gelinlik sorunsalını çözdük:) Şirin ve yaratıcı doğum günü hediyesi(http://melegineli.blogspot.com/2011/01/el-uretimi-kisiye-ozel-kukla-hediye.html) ile beni benden alan sevgili dostum Aylintom ile bu sefer çok çok gezip, beraber vakit geçirdik:)














Çağıltom'un konuşkan hali ile tanıştık bu gelişimizde...Bizi çok güldürdü:) Her sabah minik ayakları ile yanımıza koşması aklımdan çıkmıyor:)





Siblerin yeni evlerini görmeye gittik, tam da o esnada sürpriz bir doğum günü ile karşı karşıya kaldım, çok hoşuma gittiii:)















Dünyaya gözlerini yeni açan şirin Nilda ve ailesini ziyaret ettik...

Suşi'yi görmeye gittik, soğuk bakışları ve hırçın tavırları ile biraz kırıldık ve artık ailesi olmadığımızı acı şekilde idrak ettik:(

Sevgili şirketime sonunda veda ettim ve çalışma arkadaşlarım ile yine eski günlerdeki gibi bir kaç gün geçirme fırsatı buldum:(

Ankara'da sevdiklerimizle, sevdiğimiz yiyecekler eşliğinde bolca vakit geçirdik işte:) Biraz oltucu, biraz Konyalı derken şişkin göbeklerimiz ile ayrıldık Türkiye'den...

Şimdi yokluğumuzda buz gibi olan evimizi ısıtıp, looş ışıklarda yorgunluğumuzu atma çabası içerisindeyiz:)