Sevgili Suşi benim kedim olur(du). Hürrem'in kayboluşunun ardından acımızı suşi ile bastırdık...Minicikken aldık O'nu Cat Hospital'den...Çok garip huyları vardı, uzun süre anlayamadık yavrucuğu:( Meğer sağırmış, o yüzden saklanıyormuş onu bulamayacağımız yerlere, korkmamak için...O yüzden eve geldiğimizde kapıya koşmuyormuş, yanına gelip sevdiğimizde ciyyak ciyyak bağırıyormuş:(
Sonrasında Suşi bize alıştı biz Suşi'ye...Bir kaç kırdığı döktüğü dışında çok vukuatı da olmadı. Bize hep ilgiye, şefkate aç bir üslup takındı, taa ki tatile giderken veterinere bıraktığımızda tanıştık diğer yüzüyle, o minicik halini unutup kaplana dönüşmesini o zaman görmüştük...
Suşi Hürrem gibi değildi, gerçek dünyanın kötülüklerine çok yabancıydı miniğimiz...Onun istediği olunca mutluydu, sen ya da bir başkası ne halt ederse etsindi, evinden uzak olmasın, karnı doysun ve yanında bir de insan olsun yeterdi...
Sonra Vol'un bu yurt dışı işleri çıkınca Suşi'yi de götüreceğimiz o kadar kesindiki tersi bir durumu aramızda konuşmamıştık bile...Ancak kendisi ırkı sebebiyle bu yolculuğa katılamayacaktı ya da katılacaktı ama bin türlü durumla karşı karşıya kalacaktı zira birkaçı ile canı yanmıştı bile...Dilekçeler hazırlandı, Tarım Bakanlığı'na taleplerde bulunuldu, çip takıldı, titre testleri yapıldı ama o kadar acı çekti ki, kulakları duymadığından iyice zora girdi her şey:( Sonra oturduk Vol ile, bir karar verdik...Suşi kalacaktı Türkiye'de:( Yeni kurulacak düzenimizde olmayacaktı:(
O'na benim gibi bakabilecek bir sahip aradım durdum:( Tam oldu derken olmadı:( Hep üzüldük:( Vol benden önce geldiğinde buraya, ben Suşi ile beraberdim hep Ankara'da...Son günlerimizi hep birlikte geçirdik, uyuduğunda O'ndan ayrılacağımı düşünerek sevdim O'nu...Yaptığı bir çok şeye göz yumdum, daha çok dondurma yedirdim, daha çok oyunlar oynadım...
Hayvan beslemeyenler benim nasıl üzüldüğümü anlayamaz biliyorum...ama hayvanlar öyle çaresizlerki size bağlanıyor ve herşeylerini sizden bekler duruma geliyorlar...
Sonra Emine Hanım ile tanıştık, Suşi ve Suşi ile ilgili hatıralarımda, gözümün yaşını silerek yeni bir sayfa açtığım dönem de işte bu zamana tekabül ediyor:) Emine Hanım bizim şirkette kütüphane görevlisi, eşi de çok iyi biri, bir kızları var O'da onlardan uzakta yaşıyor...Suşi'yi sahiplenmek istiyorlar...Tam gideceğimiz gün herşeyini toplayıp götürüyoruz onlara...Suşi geliyor diye pasta yapmış bizi kapılarda bekliyor...Konuşuyoruz güzel güzel sonra ayrılık vakti geliyor. Suşi'yi öpüyorum ve ayrılıyoruz...Bütün yol ağlıyorum, sonra yapılacak bir şey yoktu diyorum kendime..
Şimdi burada kendimiz bile sürünürken Suşi'yi ne yapardım bilemiyorum, iyiki kaldı Türkiye'de diyorum...Ama markette birileri mama alırken ya da camdan dışarıyı salına salına isleyen bir kedi gördüğümde içim sızlıyor...
Emine Hanım ve kızı Ezgi ile gün aşırı mailleşiyoruz. Kedimin onlarla çok mutlu olduğunu biliyorum. Fotoğraflarını gönderiyorlar bana, mutlu oluyorum...
Belki gidersem Kasım'da, göreceğim onları da...
Ve son söz Suşi için...
Suşi,
benim güzel kedim..
Mesafeli dostluğunu çok özlüyorum...
18 Ekim 2010 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
18 Ekim 2010 Pazartesi
Suşiii
Sevgili Suşi benim kedim olur(du). Hürrem'in kayboluşunun ardından acımızı suşi ile bastırdık...Minicikken aldık O'nu Cat Hospital'den...Çok garip huyları vardı, uzun süre anlayamadık yavrucuğu:( Meğer sağırmış, o yüzden saklanıyormuş onu bulamayacağımız yerlere, korkmamak için...O yüzden eve geldiğimizde kapıya koşmuyormuş, yanına gelip sevdiğimizde ciyyak ciyyak bağırıyormuş:(
Sonrasında Suşi bize alıştı biz Suşi'ye...Bir kaç kırdığı döktüğü dışında çok vukuatı da olmadı. Bize hep ilgiye, şefkate aç bir üslup takındı, taa ki tatile giderken veterinere bıraktığımızda tanıştık diğer yüzüyle, o minicik halini unutup kaplana dönüşmesini o zaman görmüştük...
Suşi Hürrem gibi değildi, gerçek dünyanın kötülüklerine çok yabancıydı miniğimiz...Onun istediği olunca mutluydu, sen ya da bir başkası ne halt ederse etsindi, evinden uzak olmasın, karnı doysun ve yanında bir de insan olsun yeterdi...
Sonra Vol'un bu yurt dışı işleri çıkınca Suşi'yi de götüreceğimiz o kadar kesindiki tersi bir durumu aramızda konuşmamıştık bile...Ancak kendisi ırkı sebebiyle bu yolculuğa katılamayacaktı ya da katılacaktı ama bin türlü durumla karşı karşıya kalacaktı zira birkaçı ile canı yanmıştı bile...Dilekçeler hazırlandı, Tarım Bakanlığı'na taleplerde bulunuldu, çip takıldı, titre testleri yapıldı ama o kadar acı çekti ki, kulakları duymadığından iyice zora girdi her şey:( Sonra oturduk Vol ile, bir karar verdik...Suşi kalacaktı Türkiye'de:( Yeni kurulacak düzenimizde olmayacaktı:(
O'na benim gibi bakabilecek bir sahip aradım durdum:( Tam oldu derken olmadı:( Hep üzüldük:( Vol benden önce geldiğinde buraya, ben Suşi ile beraberdim hep Ankara'da...Son günlerimizi hep birlikte geçirdik, uyuduğunda O'ndan ayrılacağımı düşünerek sevdim O'nu...Yaptığı bir çok şeye göz yumdum, daha çok dondurma yedirdim, daha çok oyunlar oynadım...
Hayvan beslemeyenler benim nasıl üzüldüğümü anlayamaz biliyorum...ama hayvanlar öyle çaresizlerki size bağlanıyor ve herşeylerini sizden bekler duruma geliyorlar...
Sonra Emine Hanım ile tanıştık, Suşi ve Suşi ile ilgili hatıralarımda, gözümün yaşını silerek yeni bir sayfa açtığım dönem de işte bu zamana tekabül ediyor:) Emine Hanım bizim şirkette kütüphane görevlisi, eşi de çok iyi biri, bir kızları var O'da onlardan uzakta yaşıyor...Suşi'yi sahiplenmek istiyorlar...Tam gideceğimiz gün herşeyini toplayıp götürüyoruz onlara...Suşi geliyor diye pasta yapmış bizi kapılarda bekliyor...Konuşuyoruz güzel güzel sonra ayrılık vakti geliyor. Suşi'yi öpüyorum ve ayrılıyoruz...Bütün yol ağlıyorum, sonra yapılacak bir şey yoktu diyorum kendime..
Şimdi burada kendimiz bile sürünürken Suşi'yi ne yapardım bilemiyorum, iyiki kaldı Türkiye'de diyorum...Ama markette birileri mama alırken ya da camdan dışarıyı salına salına isleyen bir kedi gördüğümde içim sızlıyor...
Emine Hanım ve kızı Ezgi ile gün aşırı mailleşiyoruz. Kedimin onlarla çok mutlu olduğunu biliyorum. Fotoğraflarını gönderiyorlar bana, mutlu oluyorum...
Belki gidersem Kasım'da, göreceğim onları da...
Ve son söz Suşi için...
Suşi,
benim güzel kedim..
Mesafeli dostluğunu çok özlüyorum...
Sonrasında Suşi bize alıştı biz Suşi'ye...Bir kaç kırdığı döktüğü dışında çok vukuatı da olmadı. Bize hep ilgiye, şefkate aç bir üslup takındı, taa ki tatile giderken veterinere bıraktığımızda tanıştık diğer yüzüyle, o minicik halini unutup kaplana dönüşmesini o zaman görmüştük...
Suşi Hürrem gibi değildi, gerçek dünyanın kötülüklerine çok yabancıydı miniğimiz...Onun istediği olunca mutluydu, sen ya da bir başkası ne halt ederse etsindi, evinden uzak olmasın, karnı doysun ve yanında bir de insan olsun yeterdi...
Sonra Vol'un bu yurt dışı işleri çıkınca Suşi'yi de götüreceğimiz o kadar kesindiki tersi bir durumu aramızda konuşmamıştık bile...Ancak kendisi ırkı sebebiyle bu yolculuğa katılamayacaktı ya da katılacaktı ama bin türlü durumla karşı karşıya kalacaktı zira birkaçı ile canı yanmıştı bile...Dilekçeler hazırlandı, Tarım Bakanlığı'na taleplerde bulunuldu, çip takıldı, titre testleri yapıldı ama o kadar acı çekti ki, kulakları duymadığından iyice zora girdi her şey:( Sonra oturduk Vol ile, bir karar verdik...Suşi kalacaktı Türkiye'de:( Yeni kurulacak düzenimizde olmayacaktı:(
O'na benim gibi bakabilecek bir sahip aradım durdum:( Tam oldu derken olmadı:( Hep üzüldük:( Vol benden önce geldiğinde buraya, ben Suşi ile beraberdim hep Ankara'da...Son günlerimizi hep birlikte geçirdik, uyuduğunda O'ndan ayrılacağımı düşünerek sevdim O'nu...Yaptığı bir çok şeye göz yumdum, daha çok dondurma yedirdim, daha çok oyunlar oynadım...
Hayvan beslemeyenler benim nasıl üzüldüğümü anlayamaz biliyorum...ama hayvanlar öyle çaresizlerki size bağlanıyor ve herşeylerini sizden bekler duruma geliyorlar...
Sonra Emine Hanım ile tanıştık, Suşi ve Suşi ile ilgili hatıralarımda, gözümün yaşını silerek yeni bir sayfa açtığım dönem de işte bu zamana tekabül ediyor:) Emine Hanım bizim şirkette kütüphane görevlisi, eşi de çok iyi biri, bir kızları var O'da onlardan uzakta yaşıyor...Suşi'yi sahiplenmek istiyorlar...Tam gideceğimiz gün herşeyini toplayıp götürüyoruz onlara...Suşi geliyor diye pasta yapmış bizi kapılarda bekliyor...Konuşuyoruz güzel güzel sonra ayrılık vakti geliyor. Suşi'yi öpüyorum ve ayrılıyoruz...Bütün yol ağlıyorum, sonra yapılacak bir şey yoktu diyorum kendime..
Şimdi burada kendimiz bile sürünürken Suşi'yi ne yapardım bilemiyorum, iyiki kaldı Türkiye'de diyorum...Ama markette birileri mama alırken ya da camdan dışarıyı salına salına isleyen bir kedi gördüğümde içim sızlıyor...
Emine Hanım ve kızı Ezgi ile gün aşırı mailleşiyoruz. Kedimin onlarla çok mutlu olduğunu biliyorum. Fotoğraflarını gönderiyorlar bana, mutlu oluyorum...
Belki gidersem Kasım'da, göreceğim onları da...
Ve son söz Suşi için...
Suşi,
benim güzel kedim..
Mesafeli dostluğunu çok özlüyorum...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder