7 Kasım 2010 Pazar

Luxembourg

1 Comments

Cumartesi günü Luxembourg'a gitmeye karar verdik. Liége üzerinden gittiğimizde tam olarak iki saat içerisinde bu şirin şehre ulaşıyormuşuz meğer...

Daha çok gezebilelim diye, erken saatlerde çıktık yola ve tüm yol boyunca yağmur eşlik etti bize...

Luxembourg çok küçük bir ülke, yani yürüyerek gezmeyi sevenler için kompakt bir yapısı var. Kendisini "Küçük Paris" olarak nitelendirdim ben:)

Eski Şehir ve Yeni Şehir olarak ayrılıyor aslında Luxembourg. Yeni Şehir, bir St. Germain gibi mesela...Aradığınız her şey elinizin altında; yani Paris'e benzetince, aradığınız şey de Louis Vuitton ise hiç merak etmeyin, bir köşe başında rastlarsınız, ya da bir Kenzo ise bu aradığınız, heyecana yer yok:)

İnsanlar çok klas, en gencinden en yaşlısına...Hepsi çok havalı, yağmur yağıyor diye şu upuzuuun şemsiyeler, deri eldivenlerle çıkmışlar dışarı.

Dil olarak hep Fransızca konuşuluyor. Bir şey sorduğunuzda,  İngilizceyi az bildiklerini utanır gibi söylüyorlar zira bizden bin kat iyi konuşuyorlar, bu da sizi şaşkın ediyor oracıkta:)

Bu ışıl ışıl şehirde, pastacılık olayında da biraz aşmış adamlar:) Oberweis'de vitrindeki pastalara uzuun uzun baktık Vol ile, sonra bir kaç makaron alıp evimizin yolunu tuttuk...









 




























1 yorum:

sevgi 8 Kasım 2010 09:21

gerçektende çok şirin bir yermiş :) fotolarda herzamanki gibi çok güzel olmuş, bide saçlarını bi süre uzatma rengide aynen böyle kalsın , ben çok begeniyorum şahsen:)

Yorum Gönder

7 Kasım 2010 Pazar

Luxembourg

Cumartesi günü Luxembourg'a gitmeye karar verdik. Liége üzerinden gittiğimizde tam olarak iki saat içerisinde bu şirin şehre ulaşıyormuşuz meğer...

Daha çok gezebilelim diye, erken saatlerde çıktık yola ve tüm yol boyunca yağmur eşlik etti bize...

Luxembourg çok küçük bir ülke, yani yürüyerek gezmeyi sevenler için kompakt bir yapısı var. Kendisini "Küçük Paris" olarak nitelendirdim ben:)

Eski Şehir ve Yeni Şehir olarak ayrılıyor aslında Luxembourg. Yeni Şehir, bir St. Germain gibi mesela...Aradığınız her şey elinizin altında; yani Paris'e benzetince, aradığınız şey de Louis Vuitton ise hiç merak etmeyin, bir köşe başında rastlarsınız, ya da bir Kenzo ise bu aradığınız, heyecana yer yok:)

İnsanlar çok klas, en gencinden en yaşlısına...Hepsi çok havalı, yağmur yağıyor diye şu upuzuuun şemsiyeler, deri eldivenlerle çıkmışlar dışarı.

Dil olarak hep Fransızca konuşuluyor. Bir şey sorduğunuzda,  İngilizceyi az bildiklerini utanır gibi söylüyorlar zira bizden bin kat iyi konuşuyorlar, bu da sizi şaşkın ediyor oracıkta:)

Bu ışıl ışıl şehirde, pastacılık olayında da biraz aşmış adamlar:) Oberweis'de vitrindeki pastalara uzuun uzun baktık Vol ile, sonra bir kaç makaron alıp evimizin yolunu tuttuk...









 




























1 yorum:

  1. gerçektende çok şirin bir yermiş :) fotolarda herzamanki gibi çok güzel olmuş, bide saçlarını bi süre uzatma rengide aynen böyle kalsın , ben çok begeniyorum şahsen:)

    YanıtlaSil